Hakan Yeşil
Köşe Yazarı
Hakan Yeşil
 

BU SENE GURBETÇİLER ZOR BİR İZİN YAPTI

Avrupa'nın birçok ülke ve şehirlerinden anavatana yolculuk yapanları Türkiye'de ilk önce enflasyon karşıladı. Kimi buna enflasyon, kimi çıkarcılık, kimi yağmacılık, kimi de dolandırıcılık dedi. Öyle ya da böyle, vatan hasretiyle yollara düşenler, sanırım cepleri boş olarak evlerine dönmek zorunda kaldılar. Gidip gelen herkesin dilinde tek bir şey vardı: Türkiye'deki pahalılık. Geçen sene aynı tarih, aynı otel ve aynı günlerle tatile gitmek isteyenler, %100 ile %400 arasında bir farkla karşılaştı. Uçak biletleri en az %100 oranında zamlanmıştı; yeme içme, giysi ve diğer harcamalarda ise en az %100'lük bir artış vardı. Eş, dost ve akrabalar arasında yaşanan çıkarcılık, kandırma ve tokatlamaların %60 oranında arttığını duymak hepimizi derinden üzdü. Bu durumu siyasi bir eksiklik olarak gören bir kesim, sürekli devlet büyüklerini suçlasa da, insanların sadece kendi çıkarlarını düşünerek ceplerini doldurma hırsını devlete yüklemek bence pek doğru değil. Örneğin, domatesi tarladan 1 TL'ye alıp, marketlerde 40 TL'ye satarak aradaki 39 TL'yi cebine indirenlerin lüks içinde yaşadığı bir Türkiye haline geldik. Burada ezilen çiftçiyi korumak ve bu haksız kazançla cebini dolduranlardan hesap sormak elbette birilerinin işi olmalı. Ancak Türkiye'nin en büyük sorunu, sorumluluğun kimde olduğunu bilememek. Yani, bir yönetim sorunu var. Başka bir örnek verecek olursak, Karadenizli fındık üreticisinin bu sene en büyük sorunu, bir anda ortaya çıkan osuruk böcekleri oldu. Komik ama gerçek: Ziraat odalarının, tarım bakanlıklarının veya mühendislerinin bu sorunu sosyal medyadan öğrenmiş olması ve bu sorunun çözümünün dahi onların görevi olduğunu bilmemeleri gerçekten trajik. Şimdi asıl sorun, bu kişilerin görevlerinin farkında olmaması mı yoksa birilerinin o görevin onların olduğunu söylememesi mi? Bu da ayrı bir muamma. Kendi tatilimden örnek vermek istiyorum. Bundan 2 sene önce 3 bin euroya kaldığım otelin fiyatı, bu sene aynı zaman diliminde 11.500 euro olmuş. Ne değişti de her şey bu kadar kısa zamanda bu kadar pahalılaştı? Düne kadar en ucuz tatil, en ucuz kıyafet, en ucuz yemek, en ucuz emlak, en ucuz domates, biber, patlıcan ve kira Türkiye'deyken ne oldu da fiyatlar bu kadar fırladı? Ve asıl soru şu: Bundan sonra hep böyle mi kalacak bu pahalılık? Bu da ayrı bir soru işareti olarak kafamızda kalacak. Neler gördük, neler yaşadık bir tarafa... Allah bizlere bir an önce eski günlerdeki gibi mutlu, huzurlu ve ucuz bir Türkiye nasip etsin. Kalın sağlıcakla.
Ekleme Tarihi: 16 Eylül 2024 - Pazartesi
Hakan Yeşil

BU SENE GURBETÇİLER ZOR BİR İZİN YAPTI

Avrupa'nın birçok ülke ve şehirlerinden anavatana yolculuk yapanları Türkiye'de ilk önce enflasyon karşıladı. Kimi buna enflasyon, kimi çıkarcılık, kimi yağmacılık, kimi de dolandırıcılık dedi. Öyle ya da böyle, vatan hasretiyle yollara düşenler, sanırım cepleri boş olarak evlerine dönmek zorunda kaldılar.

Gidip gelen herkesin dilinde tek bir şey vardı: Türkiye'deki pahalılık. Geçen sene aynı tarih, aynı otel ve aynı günlerle tatile gitmek isteyenler, %100 ile %400 arasında bir farkla karşılaştı. Uçak biletleri en az %100 oranında zamlanmıştı; yeme içme, giysi ve diğer harcamalarda ise en az %100'lük bir artış vardı. Eş, dost ve akrabalar arasında yaşanan çıkarcılık, kandırma ve tokatlamaların %60 oranında arttığını duymak hepimizi derinden üzdü.

Bu durumu siyasi bir eksiklik olarak gören bir kesim, sürekli devlet büyüklerini suçlasa da, insanların sadece kendi çıkarlarını düşünerek ceplerini doldurma hırsını devlete yüklemek bence pek doğru değil. Örneğin, domatesi tarladan 1 TL'ye alıp, marketlerde 40 TL'ye satarak aradaki 39 TL'yi cebine indirenlerin lüks içinde yaşadığı bir Türkiye haline geldik. Burada ezilen çiftçiyi korumak ve bu haksız kazançla cebini dolduranlardan hesap sormak elbette birilerinin işi olmalı. Ancak Türkiye'nin en büyük sorunu, sorumluluğun kimde olduğunu bilememek. Yani, bir yönetim sorunu var.

Başka bir örnek verecek olursak, Karadenizli fındık üreticisinin bu sene en büyük sorunu, bir anda ortaya çıkan osuruk böcekleri oldu. Komik ama gerçek: Ziraat odalarının, tarım bakanlıklarının veya mühendislerinin bu sorunu sosyal medyadan öğrenmiş olması ve bu sorunun çözümünün dahi onların görevi olduğunu bilmemeleri gerçekten trajik. Şimdi asıl sorun, bu kişilerin görevlerinin farkında olmaması mı yoksa birilerinin o görevin onların olduğunu söylememesi mi? Bu da ayrı bir muamma.

Kendi tatilimden örnek vermek istiyorum. Bundan 2 sene önce 3 bin euroya kaldığım otelin fiyatı, bu sene aynı zaman diliminde 11.500 euro olmuş. Ne değişti de her şey bu kadar kısa zamanda bu kadar pahalılaştı? Düne kadar en ucuz tatil, en ucuz kıyafet, en ucuz yemek, en ucuz emlak, en ucuz domates, biber, patlıcan ve kira Türkiye'deyken ne oldu da fiyatlar bu kadar fırladı? Ve asıl soru şu: Bundan sonra hep böyle mi kalacak bu pahalılık? Bu da ayrı bir soru işareti olarak kafamızda kalacak.

Neler gördük, neler yaşadık bir tarafa... Allah bizlere bir an önce eski günlerdeki gibi mutlu, huzurlu ve ucuz bir Türkiye nasip etsin.

Kalın sağlıcakla.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve lifeavrupa.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.