Hakan Yeşil
Köşe Yazarı
Hakan Yeşil
 

GÜNÜMÜZDEKİ DİN, LAİKLİK VE ATATÜRK

Laiklik nedir; Genel ve klasikleşmiş tanımlaması ile din ve dünya işlerini birbirinden ayırmak, toplumu din kuralları ile değil, meclislerin düzenlediği yasalarla yönetmek, dini duyguları, inancı ve ibadeti, halkın özgür vicdanına bırakmaktır. Laik kelimesi fransızcadan gelmektedir. Eski zamanlarda batılı ülkelerin en büyük problemlerinden biri yıllar ilerledikce din ve devlet işlerinin birbirine girmesi devlet işlerine din adamlarının el atması sonucu doğru kararlar alınamaması yada din adamlarına olan saygıdan dolayı devletin sıkışıp kaldığı durumlar söz konusu olmuş ve batılı ülkeler laikliği öngörmüşlerdir. Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki batılılaşma hareketleri sırasında aydın kesimde beliren; din işleri ile devlet işlerinin ayrı tutulması, biçiminde özetlenebilecek laik anlayışı, bu hareketlerle ilgilenen Atatürk'ü de etkilemeyi başardı. Çünkü Atatürk o kadar akıllı bir insandı ki bir gün kurmayı düşündüğü Türkiye Cumhuriyeti devletinin en büyük probleminin laiklik olacagını biliyordu.  Lâiklik Türk inkılâbında kademe kademe gerçekleşmiş, devlet, hukuk ve öğretim sistemlerinde kendini göstermiştir. Cumhuriyet idaresinde devletin ve hukukun lâikleşmesi, yeni kurulan modern devletin esas prensibini ve inkılâbında esas hedefini teşkil etmiştir. Bu bakımdan lâiklik, lâik devlet anlayışı, Türk inkılâbının bir esas prensibi olarak gerçekleşmiş, 1937 de  yapılan bir değişme ile Anayasada yer aldığı gibi, 1961 ve 1982 Anayasalarında devletin temel niteliği olarak 2. maddede de sayıldı, tabiki anayasayı kaçımoz okuduk yada biliyoruz tartışılır.  Lâiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması ve her vatandaş için vicdan hürriyetinin sağlanması demektir. Atatürk’e göre “lâiklik” yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğü demektir. Laik idarede din asla devlet işlerine karışmaz. Yasalar yapılırken eskiden olduğu gibi dine uygunluk değil, çağın gereklerine cevap verip vermemesi önem kazanır.  "Din ve mezhep, herkesin vicdanına kalmış bir iştir. Hiç kimse, hiç bir kimseyi ne bir din, ne de bir mezhep kabulüne zorlayabilir. Din ve mezhep, hiç bir zaman, siyaset aracı olarak kullanılamaz. Der, Büyük bir devlet adamı ve inkılâpçısı olan Atatürk, insana ve insanın toplumsal ilişkilerine büyük değer vermektedir. Atatürk’e göre “Din bir vicdan meselesidir” dine saygı, inanan kişinin haklarına saygının bir sonucudur. 1926 da Atatürk "Din bir vicdan sorunudur. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sadece, din işlerini devlet ve ulus işleriyle karıştırmamaya çalışıyoruz." demiştir.1930 daki bir konuşmasında yazılana göre  Laiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkanını temin etmiştir. Demiştir. Ama ne varki her konuda olduğu gibi laiklik konusundada kendi maddi ve manevi çıkarlarını etkilediği için laikliğe karşı gelen bir takım dindarım diyen hoca ve din adamları "din elden gidiyor" diyip ortalıgı velveleye verip tüm dünyanın kabul ettiği ama birilerinin halen ve halen kabullenemediği laikliğe karşı savaş açmışlardır. Aslında onların tek derdi maddi çıkarları olmuştur. Bu nedendirki laikliği o dönemlerde kabullenmek istemeyen kişiler bu gün olmuş Atatürk din düşmanıydı, dini bitirdi, yok içkide içerdi yok namaz kılmazdı gibi saçma sapan bilinçsizce şeylere kendilerini inandırmışlardır. Bunlara istinaden Atatürk Osmanlıyı bitirdi yok etti diyenlerde cabası, yaaa arkadaş Osman bey, Ertuğrul bey Alpaslan vs. Gibi kim vardı osmanlının son döneminde, osmanlı bitmişti haberiniz yokmu?? Bu kişilere söyleyecek tek kelimem belki banada kızacaklar yine, keşke bu tür şeyleri söyleyenler keşke Atatürk kadar müslüman ve dindar olsalardı, keşke kitap okusalar tarihi bilselerdi demekten kendimi alamıyorum. Yüce Peygamberimiz Hz.Muhammet S.A. inen ilk vahiy "oku"  olmuştur. Bende bu konuda kalemim yettikce gerçek belgeler neticesinde tüm herkezi "oku"maya davet ediyorum.  Atatürk özellikle istedi; TBMM salavatlar, hatimler ve dualarla açıldı!! TBMM 23 Nisan 1920 yılında dualar, hatimler ve salavatlarla bir cuma günü açıldı. Bu şekilde açılmasını özellikle Atatürk istedi. Vatanın son umut cephesi olan Hey'et-i Temsiliye adına Mustafa Kemal, Meclis'in açılışından iki gün önce bütün vilayetlere bir genelge göndererek Meclis'in 23 Nisan Cuma günü açılacağını, illerde neler yapılması gerektiğini ve TBMM'nin nasıl açılacağını detaylı bir şekilde anlatmıştı. Mustafa Kemal'in talepleri okuyanı şaşırtacak cinstendi. Gazi Paşa, açılışı özellikle cuma namazı sonrasına denk getiriyor ve salavatların feyzi ve nurunun meclisin temellerini oluşturmasını arzu ediyordu. Aslı Genelkurmay arşivinde bulunan 21 Nisan 336 (1920) tarihli bu genelgenin sureti, Latin harfleriyle metni ve günümüz Türkçesi ile sadeleştirilmiş hali şu şekildedir: 1- Allah'ın cömert ihsanı ile Nisan'ın 23'ünde Cuma namazından sonra Ankara'da Büyük Millet Meclisi açılacaktır.  2- Vatanın istiklali, yüce hilafet makamının ve Saltanatın kurtarılması gibi en mühim ve hayatî görevleri yerine getirecek Büyük Millet Meclisi'nin açılışını Cuma gününe denk getirerek Cuma gününün kutsallığından yararlanılacak, açılıştan önce bütün Sayın Milletvekilleriyle Hacı Bayram-ı Veli Cami-i Şerifi'nde Cuma namazı kılınacak, Kur'an'ın nurlarından ve salavat-ı şeriflerden feyz alınacaktır. Namazdan sonra sakal-ı şerif (Hz. Peygamber'in sakalından bir bölüm) ve Kutsal Sancak taşınarak Meclis'e gidilecektir. Özel Daire'ye varmadan dualar eşliğinde kurbanlar kesilecektir. Özel Daire (Birinci Meclis Binası)'ye gidilirken Kolordu Komutanlığı'na bağlı birlikler tarafında özel güvenlik önlemleri alınacaktır.  3- Bu kutlu günü ebedileştirmek için bütün vilayetlerde bugünden itibaren Sayın Valilerin organize etmesiye hatimler indirilecek, Buhari-i Şerifler okunacak, okunan hatimlerin tevdi duaları Meclis'in açılışında yapılacaktır.  4- Kutsal ve yaralı vatanımızın her köşesinde aynı şekilde Buharî- Şerif (Altı kabul edilmiş hadis kitabından biri) okunacak ve hatimler indirilecektir. Cuma günü, namazdan önce minarelerden salavatlar okunacaktır. Cuma hutbesinde yüce padişahımız efendimizin yüce ismi zikredilirken başta Padişahımız, onun ülkesi ve vatandaşlarının bir an önce kurtulaşa ve saadete ermeleri için dua edilecektir. Cuma namazından sonra hatimler tamamlanacak, yüce hilafet ve saltanat makamları ile vatanın her parçasının kurtarılması için yapılan milli faaliyetlerin, milletin her ferdi ve onların temsilcilerinin üzerlerine düşeni yapmalarının önemi, kutsallığı ve herkesin buna mecbur olduğu konularında vaazlar verilecektir. Ardından Halife ve padişahımızın, din ve devletimizin, vatan ve milletimizin kurtuluşu,istiklali ve mutluluğu için dua edilecektir. Bu dinî ve millî merasimler yerine getirilip Camilerden çıkıldıktan sonra ahali Valilik makamlarına giderek Meclis'in açılışı dolayısıyla tebriklerini sunacaktır. Yine Cuma namazından önce, her yerde, usulüne uygun şekilde Mevlid-i Şerifler okunacaktır.  5- Bu tebliğin derhal yayımlanması ve bir genelge olarak her tarafa ulaştırılması için her vasıtaya başvurulacak, ve seri bir şekilde en ücra köylere, en küçük askeri birliklere ve ülkedeki tüm kurum ve kuruluşlara ulaştırılması sağlanacaktır. Ayrıca bu genelge, büyük afişler halinde her tarafa asılacak, mümkün olan her yerde basılıp çoğaltılacak, ücretsiz olarak her kese bedava olarak dağıtılacaktır.  6- Allah'tan bizi tam başarıya ulaştırması için dua ediyoruz.  Temsilciler Heyeti Adına Mustafa Kemal Şimdi Mustafa Kemal'in Türk halkı için yaptıklarını bile bile, okuya okuya, onu halen kabullenemeyenlere son sözüm şu olsun; Hatırlatayım Gecenlerde Rahmete eren ve halen milyonlarca insanın arkasından secde ettiği Müslümanım diyen şahısı papazlar gömdü, ve Mustafa Kemal olmasaydı.....(bu kısımı boş geçiyorum) Türke yakışan devletin başında kim varsa ona Saygı ve sevgi gösterip vatanımıza laf ettirmemektir. Allah Devletimizi ve yönetenleri korusun.
Ekleme Tarihi: 10 Şubat 2025 - Pazartesi
Hakan Yeşil

GÜNÜMÜZDEKİ DİN, LAİKLİK VE ATATÜRK

Laiklik nedir; Genel ve klasikleşmiş tanımlaması ile din ve dünya işlerini birbirinden ayırmak, toplumu din kuralları ile değil, meclislerin düzenlediği yasalarla yönetmek, dini duyguları, inancı ve ibadeti, halkın özgür vicdanına bırakmaktır. Laik kelimesi fransızcadan gelmektedir. Eski zamanlarda batılı ülkelerin en büyük problemlerinden biri yıllar ilerledikce din ve devlet işlerinin birbirine girmesi devlet işlerine din adamlarının el atması sonucu doğru kararlar alınamaması yada din adamlarına olan saygıdan dolayı devletin sıkışıp kaldığı durumlar söz konusu olmuş ve batılı ülkeler laikliği öngörmüşlerdir.
Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki batılılaşma hareketleri sırasında aydın kesimde beliren; din işleri ile devlet işlerinin ayrı tutulması, biçiminde özetlenebilecek laik anlayışı, bu hareketlerle ilgilenen Atatürk'ü de etkilemeyi başardı. Çünkü Atatürk o kadar akıllı bir insandı ki bir gün kurmayı düşündüğü Türkiye Cumhuriyeti devletinin en büyük probleminin laiklik olacagını biliyordu.  Lâiklik Türk inkılâbında kademe kademe gerçekleşmiş, devlet, hukuk ve öğretim sistemlerinde kendini göstermiştir. Cumhuriyet idaresinde devletin ve hukukun lâikleşmesi, yeni kurulan modern devletin esas prensibini ve inkılâbında esas hedefini teşkil etmiştir. Bu bakımdan lâiklik, lâik devlet anlayışı, Türk inkılâbının bir esas prensibi olarak gerçekleşmiş, 1937 de  yapılan bir değişme ile Anayasada yer aldığı gibi, 1961 ve 1982 Anayasalarında devletin temel niteliği olarak 2. maddede de sayıldı, tabiki anayasayı kaçımoz okuduk yada biliyoruz tartışılır.
 Lâiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması ve her vatandaş için vicdan hürriyetinin sağlanması demektir. Atatürk’e göre “lâiklik” yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğü demektir.
Laik idarede din asla devlet işlerine karışmaz. Yasalar yapılırken eskiden olduğu gibi dine uygunluk değil, çağın gereklerine cevap verip vermemesi önem kazanır.
 "Din ve mezhep, herkesin vicdanına kalmış bir iştir. Hiç kimse, hiç bir kimseyi ne bir din, ne de bir mezhep kabulüne zorlayabilir. Din ve mezhep, hiç bir zaman, siyaset aracı olarak kullanılamaz. Der,
Büyük bir devlet adamı ve inkılâpçısı olan Atatürk, insana ve insanın toplumsal ilişkilerine büyük değer vermektedir. Atatürk’e göre “Din bir vicdan meselesidir” dine saygı, inanan kişinin haklarına saygının bir sonucudur.
1926 da Atatürk "Din bir vicdan sorunudur. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sadece, din işlerini devlet ve ulus işleriyle karıştırmamaya çalışıyoruz." demiştir.1930 daki bir konuşmasında yazılana göre 
Laiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkanını temin etmiştir. Demiştir.
Ama ne varki her konuda olduğu gibi laiklik konusundada kendi maddi ve manevi çıkarlarını etkilediği için laikliğe karşı gelen bir takım dindarım diyen hoca ve din adamları "din elden gidiyor" diyip ortalıgı velveleye verip tüm dünyanın kabul ettiği ama birilerinin halen ve halen kabullenemediği laikliğe karşı savaş açmışlardır. Aslında onların tek derdi maddi çıkarları olmuştur. Bu nedendirki laikliği o dönemlerde kabullenmek istemeyen kişiler bu gün olmuş Atatürk din düşmanıydı, dini bitirdi, yok içkide içerdi yok namaz kılmazdı gibi saçma sapan bilinçsizce şeylere kendilerini inandırmışlardır. Bunlara istinaden Atatürk Osmanlıyı bitirdi yok etti diyenlerde cabası, yaaa arkadaş Osman bey, Ertuğrul bey Alpaslan vs. Gibi kim vardı osmanlının son döneminde, osmanlı bitmişti haberiniz yokmu?? Bu kişilere söyleyecek tek kelimem belki banada kızacaklar yine, keşke bu tür şeyleri söyleyenler keşke Atatürk kadar müslüman ve dindar olsalardı, keşke kitap okusalar tarihi bilselerdi demekten kendimi alamıyorum.
Yüce Peygamberimiz Hz.Muhammet S.A. inen ilk vahiy "oku"  olmuştur. Bende bu konuda kalemim yettikce gerçek belgeler neticesinde tüm herkezi "oku"maya davet ediyorum. 
Atatürk özellikle istedi; TBMM salavatlar, hatimler ve dualarla açıldı!!
TBMM 23 Nisan 1920 yılında dualar, hatimler ve salavatlarla bir cuma günü açıldı. Bu şekilde açılmasını özellikle Atatürk istedi.
Vatanın son umut cephesi olan Hey'et-i Temsiliye adına Mustafa Kemal, Meclis'in açılışından iki gün önce bütün vilayetlere bir genelge göndererek Meclis'in 23 Nisan Cuma günü açılacağını, illerde neler yapılması gerektiğini ve TBMM'nin nasıl açılacağını detaylı bir şekilde anlatmıştı.
Mustafa Kemal'in talepleri okuyanı şaşırtacak cinstendi. Gazi Paşa, açılışı özellikle cuma namazı sonrasına denk getiriyor ve salavatların feyzi ve nurunun meclisin temellerini oluşturmasını arzu ediyordu.
Aslı Genelkurmay arşivinde bulunan 21 Nisan 336 (1920) tarihli bu genelgenin sureti, Latin harfleriyle metni ve günümüz Türkçesi ile sadeleştirilmiş hali şu şekildedir:
1- Allah'ın cömert ihsanı ile Nisan'ın 23'ünde Cuma namazından sonra Ankara'da Büyük Millet Meclisi açılacaktır. 
2- Vatanın istiklali, yüce hilafet makamının ve Saltanatın kurtarılması gibi en mühim ve hayatî görevleri yerine getirecek Büyük Millet Meclisi'nin açılışını Cuma gününe denk getirerek Cuma gününün kutsallığından yararlanılacak, açılıştan önce bütün Sayın Milletvekilleriyle Hacı Bayram-ı Veli Cami-i Şerifi'nde Cuma namazı kılınacak, Kur'an'ın nurlarından ve salavat-ı şeriflerden feyz alınacaktır. Namazdan sonra sakal-ı şerif (Hz. Peygamber'in sakalından bir bölüm) ve Kutsal Sancak taşınarak Meclis'e gidilecektir. Özel Daire'ye varmadan dualar eşliğinde kurbanlar kesilecektir. Özel Daire (Birinci Meclis Binası)'ye gidilirken Kolordu Komutanlığı'na bağlı birlikler tarafında özel güvenlik önlemleri alınacaktır. 
3- Bu kutlu günü ebedileştirmek için bütün vilayetlerde bugünden itibaren Sayın Valilerin organize etmesiye hatimler indirilecek, Buhari-i Şerifler okunacak, okunan hatimlerin tevdi duaları Meclis'in açılışında yapılacaktır. 
4- Kutsal ve yaralı vatanımızın her köşesinde aynı şekilde Buharî- Şerif (Altı kabul edilmiş hadis kitabından biri) okunacak ve hatimler indirilecektir. Cuma günü, namazdan önce minarelerden salavatlar okunacaktır. Cuma hutbesinde yüce padişahımız efendimizin yüce ismi zikredilirken başta Padişahımız, onun ülkesi ve vatandaşlarının bir an önce kurtulaşa ve saadete ermeleri için dua edilecektir. Cuma namazından sonra hatimler tamamlanacak, yüce hilafet ve saltanat makamları ile vatanın her parçasının kurtarılması için yapılan milli faaliyetlerin, milletin her ferdi ve onların temsilcilerinin üzerlerine düşeni yapmalarının önemi, kutsallığı ve herkesin buna mecbur olduğu konularında vaazlar verilecektir. Ardından Halife ve padişahımızın, din ve devletimizin, vatan ve milletimizin kurtuluşu,istiklali ve mutluluğu için dua edilecektir. Bu dinî ve millî merasimler yerine getirilip Camilerden çıkıldıktan sonra ahali Valilik makamlarına giderek Meclis'in açılışı dolayısıyla tebriklerini sunacaktır. Yine Cuma namazından önce, her yerde, usulüne uygun şekilde Mevlid-i Şerifler okunacaktır. 
5- Bu tebliğin derhal yayımlanması ve bir genelge olarak her tarafa ulaştırılması için her vasıtaya başvurulacak, ve seri bir şekilde en ücra köylere, en küçük askeri birliklere ve ülkedeki tüm kurum ve kuruluşlara ulaştırılması sağlanacaktır. Ayrıca bu genelge, büyük afişler halinde her tarafa asılacak, mümkün olan her yerde basılıp çoğaltılacak, ücretsiz olarak her kese bedava olarak dağıtılacaktır. 
6- Allah'tan bizi tam başarıya ulaştırması için dua ediyoruz. 
Temsilciler Heyeti Adına Mustafa Kemal

Şimdi Mustafa Kemal'in Türk halkı için yaptıklarını bile bile, okuya okuya, onu halen kabullenemeyenlere son sözüm şu olsun;
Hatırlatayım Gecenlerde Rahmete eren ve halen milyonlarca insanın arkasından secde ettiği Müslümanım diyen şahısı papazlar gömdü, ve Mustafa Kemal olmasaydı.....(bu kısımı boş geçiyorum)
Türke yakışan devletin başında kim varsa ona Saygı ve sevgi gösterip vatanımıza laf ettirmemektir.
Allah Devletimizi ve yönetenleri korusun.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve lifeavrupa.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.